bizimkocaeli
Puanı : 65252.88
Viral haber merkezinde yer alamak için tıkla.

Hakkında

Haberself.com herkesin haber ekleyebileceği bir haber altyapı sitesidir. Bu haber sitesinin aynısını oluşturabilirsiniz. Haberself türkiyenin viral haber merkezi. Haber Eklemek İçin Tıkla. tıkla.
  • HDP BİNALARINI KURŞUNLAMA OLAYINA KARISAN 7 KİŞİ GÖZALTINA ALTINDA

    İSTANBUL VE KOCAELİDE SON 4 AYDA GERÇEKLEŞEN 8 AYRI `HDP` BİNASIN KURSUNLAMA OLAYININ FAİLLERİ OLDUĞU İDDİA EDİLEN 7 KİŞİ YAKALANDI YAKALANAN ŞAHISLARIN YERALTI DÜNYASININ TANINMIŞ İSİMLERİNDEN OLAN VE KAMUOYUNDA ZEYTİNBURNU ÇETESİ LİDERİ OLARAK BİLİNEN ÜLKÜCÜ KABADAYI BURAK DÖNER'İN ADAMLARI OLDUĞU İDDİA EDİLİYOR.

    23.02.2017 17:20
  • Av. Şerzan Sümer'den Kamuoyuna.

    `Bolu` F `Tipi` Cezaevi'nde yatmakta olan Çakıcı, KOAH hastalığı nedeniyle zor günler geçiriyor. Avukatı bu konu hakkında bir açıklama yaptı. `Bolu` F `Tipi` İnfaz Kurumu Müdürlüğü Kanalıyla UYAP Üzerinden `Bolu` Cumhuriyet Başsavcılığı’na 20.02.2017 tarihinde cezaevinde tarafımda tebliğ edilen 57551099-207.06 E. 880/18185 sayılı yazıya cevaben; Müvekkilim sayın Alaattin Çakıcı’nın sevk ile ilgili hiçbir talebi yoktur. Bu konuda edilmiş yemini vardır. Bu yemin olmasına rağmen 17.02.2017 tarihindeki `doktor` raporuna binaen UYAP kayıtlı düzenlenen belgede sanki müvekkilim sevk talep etmiş gibi üst `yazı` düzenlendi. Oysa ki müvekkilin iradesi dışında `doktor` tarafından, ölüm riski nedeniyle rapor düzenlenmiş, bu rapor esas alınarak bakanlığa UYAP üzerinden bilgi amaçlı `yazı` yazılmıştır. Ayrıca 20.02.2017 tarihi `Adalet` Bakanlığı’ndan gelen ilgili yazıda müvekkilin İstanbul’daki tedaviyi reddettiğinden bahsedilmiştir. İstanbul hava kirliliği yüksek, nem oranı ortalaması yıllık düzeyde %80 ile %90 seviyesinde olduğu için müvekkilimin burada tedavisi mümkün değildir. Bu durumu, `Adana` `Tıp` Fakültesi’nin vermiş olduğu kurul raporunda sabittir. Buna rağmen İstanbul L tipine gönderilmesinin emrini Mehmet Fatih Belviranlı vermiştir. Genel müdür yardımcısı Mehmet Fatih Belviranlı emriyele, Sayın Alaattin Çakıcı’nın Kırıkkale’de kronik hastalıklarına rağmen diğer hastalıkları, o bölgenin havası iyi gelmesine rağmen, annesinden helallik alması için yollanan İstanbul’dan, nem oranı çok yüksek olan `Tekirdağ` F `tipi` `ceza` infaz kurumuna yollanmıştı. Buranın nem oranı sayın müvekkil için ölümcül seviye olan %80-%90 seviyelerindedir. Buradan da yine nem oranı yüksek, havası kirli `Edirne` ve Bolu’ya, Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Fatih Belviranlı tarafından sevki gerçekleştirilmiştir. 20.02.2017 tarihinde sayın Mehmet Fatih Belviranlı tarafından yazılan `sağlık` durumuna ilişkin yazının sonuç kısmında müvekkilimin `sağlık` durumunun takip edilmesi, `sağlık` sorunlarına ilişkin durumunda derhal Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirilmesi ve bu konuda sayın Bakanlığın bilgilendirilmesi talep edilmiştir. Bu talebe binaen 17 Şubat 2017 tarihli `Bolu` Valiliği 14.01.045 nolu hekimlik tarafından düzenlenen `sağlık` raporunda müvekkilin başta KOAH `tan` kaynaklı ve kirli nemli kuru havadan kaynaklı on altı hastalığın tetklendiği son süreçte ölüm riskinin ortaya çıktığı ve derhal havası temiz bol `güneş` alan nem oranı düşük tozsuz ve atmosferik kirliliği olmayan iklime sahip bölgelerde kalması uygundur diye belirtilmiştir. Ayrıca bu durum daha önceki `sağlık` kurulu raporlarında müvekkil %45 nem oranının üzerinde kalamaz kalması ölümcül sonuçlar ortaya çıkarır denilerek belirtilmiştir. Söz konusu raporlar `tıp` fakülteleri ve araştırma hastanelerinden alınmış olup müvekkilin `sağlık` dosyasında mevcuttur. Sayın müdürüm sayın Mehmet Fatih Belviranlı söz konusu yazıdaki talebi üzerine, 17.02.2017 tarihli raporun eklenerek ivedilikle `Bolu` Cumhuriyet Başsavcılık kanalıyla bu durumun `Adalet` Bakanlığı `Ceza` ve ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne yollanmasını saygılarımla arz ederim. 20.02.2017 `Av.` Şerzan Sümer

    22.02.2017 12:50
  • Çakıcı, Allah şahidim sevk istemedim.

    `Bolu` F `Tipi` Cezaevi'nde tutuklu bulunan ünlü kabadayı Alaattin Çakıcı, flaş açıklamalarda bulunarak sevki kendisinin istemediğini dilekçesinde oynamalar yapıldığını söyledi. `Bolu` F `Tipi` Cezaevi Müdürlüğü Kanalı ile UYAP Üzerinden vediği 2 sayfalık dilekçesinde " Evet çok ağır hastalıklarla uğraşmaktayım. 17.2.2017'de Allah şahidim sevk istemedim. " dedi "Sayın Bakanım Daha önceki `basın` açıklamamda, "Öleceğimi bilsem bile `Adalet` Bakanlığından bir daha hastalıklarımla ilgili bir talebim olursa, mezarındaki annem hortlasın" diye bir ifade kullandım. Son bir haftadır, hava kirliliği,nem oranı, ve KOAH rahatsızlığım, nefes almamı zorlaştırdığı için, acil olarak iki defa hastaneye gittim. Buharlı hava verildi ve göğsüm açıldı. Bir haftadır tansiyonum 18-11'den aşağı düşmedi. Burnum sürekli kanadı. Hava kirliliği, nem, boyun, bel ve ayaklarımdaki menüsküsten dolayı `vücut` hareket fonksiyonlarımın yüzde 80 oranında kaybetti. Uyandığımda yataktan saatlerce kalkamıyorum. Bazı memurlar, aylardır şahit oluyor. KOAH rahatsızlığım, tüm hastalıklarımı tetiklemektedir. 17/02/2017 tarihinde, revir görevlileri ve revir doktoru, hastalıklarımın kötüleştiğini KOAH, hava kirliği, ve nem oranın diğer hastalıklarımı tetiklediğini kurum müdürüne bildirmiştir. Daha sonra, öğrendiğime göre "Ölüm riski taşıyor" diye kurum doktoru rapor edip idareye vermiş. Bana ne 1. Müdür ne 2. Müdür nede herhangi bir baş memur yada memur, " Böyle bir risk taşıyorsun, bir dilekçe ver de Genel Müdürlüğe bu raporla ilgili bilgi verelim" talebinde bulunmamış olup, benimde böyle bir dilekçem yoktur. Eğer onlar böyle bir talebim olduğunu iddia ediyorlarsa ortaya koyup, bana ait olup olmadığını anlamak için Adli tıbba göndersinler. Hastaneye gitmeden çok önce 2. Müdür Şerif Kılıçarslan,İKBM Emin Öncü ve İKM Osman Çalık ve Avukat Serzen Sümer önünde yukarıda bahsettiğim ve daha sonra öğrendiğim `doktor` raporu ile ilgili UYAP kayıtlı raporu bana verdi okudum. Kendisine böyle bir rapordan haberim olmadığını söyledim. Kendisi de bana ölüm riski taşıdığın `doktor` raporuyla kayıt altına alındığını söyledi. Bu raporla ilgili savcılık kanalıyla Genel Müdürlüğe yazdığım üst yazıyı da vermek istedi. Bana daha evvel hastalığımla ilgili `Adalet` Bakanlığınızdan hiçbir talebim olmayacağını söyledim. Böyle bir talebim olursa "annem mezardan hortlasın" demiştim, onun için üst yazıyı kabul etmedim. Öleceğimi de bilsem böyle bir talebim olmayacağını kendisine ifade ettim. Oda bunun üzerine evrakı sen almazsan, ölüm riski taşıdığın için `doktor` tarafından avukatına ve ailesine bildirilmesini istediğini söyledi. Avukatım da içeriğini bilmediği halde üst yazıyı bana verebilirsin dedi. Yasal hakkı olduğu için üst yazının bir fotokopisini dilekçe vererek talep etti. O `zaman` müdür bey UYAP kayıtlı bir fotokopinin kendisine verilmesini söyledi. Üç, beş dakikada çekilip gelmesi gereken fotokopi 25 dakika sonra avukatıma verildi. Yazının son beş paragrafı değiştirilerek benim ağzımdan yazılmış gibi Selim müdür infaz koruma memurları yazdırıyor. Sayın Mehmet Berlivanlı'nın buradaki ayağı Salim Özcan'dır. 15 Temmuz'da gündüz öğlenden sonra `Bolu` F tipinden 145 mahkumun sevkini Mehmet Fatih Berlivanlı'nın emri ile yapmıştır. 15 Temmuz gecesi ihtilal girişimi olunca, 145 adli mahkum 15 gün sonra sevke gönderdiler. Mehmet Fatih Berlivanlı'nın amacı burada yalnız kalıp bana tezgah kurmaktı. Ama kurduğu tezgaha tezgahı başına geçirdim. Aynı tezgahı burada yapmaya kararlıydı burada da hezimete uğradı. Ömrümde sözümü yemedim. Annem mezarından hortlasın diye basınla açıklama yapmıştım. Selim müdür Ankara'ya iyi gözükmek için bu üst yazının beşinci paragrafını benim ağzımdan yazmış gibi kaleme almıştır. Bu 25 dakikalık fotokopi sürecinde namuslu şerefli adamlar, mahkumun talebi olmadan dilekçe vermeden, sevk için verilmiş gibi onu resmi yazıya dökenler, devletin yetkisini kötüye kullanarak makamı, mevki katletmiştir. Beni dört yere gönderen, DHKP-C ile işbirliği yapan, nem oranı yüksek, hava kirliliği olan illere Mehmet Fatih Berlivanlı göndermiştir. Kendisine son yazdığım mektubu "benimle senin ne işin var, benimle işim varsa elini çabuk tut " yazmıştım diye yazmıştım. Evet çok ağır hastalıklarla uğraşmaktayım. 17.2.2017'de Allah şahidim sevk istemedim. Sadece hastalıklarımın çok kötü oluşundan hala lafım dayım. Anam mezardan hortlayacağına Allah hastalıklarımdan ölümü bana nasip etsin. Ana kıymetini bilmeyen makamı mevkisi ne olursa olsun o kişi insanlığını yitirmiş onur erozyonuna uğramış zavallıdır. Not: Bakanlıkta mutlaka onurlu şerefli bir sürü adam vardır. 17.2.2017'de sevk için beşinci paragrafta yazılan ağzımdan söylenmiş gibi bir yazılı talebim varsa namuslu Genel müdürlükteki görevliler bu talebimi `Bolu` F `tipi` cezaevinden istesin. Varsa basınla verip beni tüm Türkiye'ye `rezil` etsinler. Sayın bakanım; Ömrümde kimseye yalakalık etmedim ve biat ta etmedim. Yeri geldi size de konuştum herkese de konuştum. Devletin vermiş olduğu her cezayı cezaya hep saygı duydum. Ama söylediğim hiçbir lafı inkar etmedim. Ömrümce hep adamlarla işim oldu çakalları hiç adam yerine bile koymadım. Lütfen yanlış anlamayın. Bu çakal lafım şahsınıza değildir. Buradaki çakallar için konuşuyorum. Bolu F Tipindeki üç kattaki çakallarla ilgili. " Saygılarımla arz ederim Alattin Çakıcı

    20.02.2017 11:11
  • Körfezde Silah Operasyonu

    Bir İhbarı Değerlendiren `Kocaeli` İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü Ekipleri Körfez İlçesi Tuğrul Caddesi Mevkiinde Bir Şahsa Dur İhtarında Bulundu Polisin Dur İhtarına Uymayarak Yaya Olarak Kaçmaya Çalışan Zanlı 1 Adet Ruhsatsız `Silah` İle Birlikte Kıskıvrak Yakalandı

    18.02.2017 00:15
  • Devletimiz bu zorlu süreçten geçerken, ülkemiz ve Ortadoğu yanıyor.

    Çakıcı, "Cumhurbaşkanı Erdoğan 15 temmuz öncesi kullandığım kelimeleri manşet yapıyordunuz. " diyere çok sert bir mektup yazdı. İşte Alaattin Çakıcı'nın her satırında `ateş` püskürdüğü o mektubu; ABD’ye ait CNN, CNN Türkiye Temsilciliği, Milliyet, Posta, Habertürk ve Sözcü denen FETÖ’nün artığı ! Siz sayın Tayyip Erdoğan’a 15 temmuz öncesi kullandığım kelimeleri manşet yapıyordunuz. Hele Sözcü denen, `ABD` ve Hıristiyan Milletler Cemiyeti olan AB’nin yıllardır bu ülkedeki ajanları, kendinize sıkışınca Atatürkçü dersiniz. 40 yıldır tanıdığım Uğur Dündar dışında hiçbiriniz Atatürkçü değilsiniz. Hala batının uşaklığını yapıyorsunuz. Ben hiçbir partinin mensubu, ırkçı ve faşist değilim. FETÖ artığı Sözcü gazetesi ! Yeri geliyor dümenden askeri savunuyorsunuz ! Sizlerin ruhuna işlemiş, vatan sathının her zerresine zarar vermek için bukalemun gibi şartlara ayak uyduruyorsunuz. İçinizde bir yiğit varsa, anama da aileme de dil uzatır. Adım kabadayıya çıkmış olabilir. `Mafya` babası diye bazen de organize `suç` örgütü lideri diye yazıyorsunuz. Köşe yazarlarınızda profesörler de var. Kendileri almış oldukları mesleki eğitimin dışında kendilerini entelektüel mi zannediyorlar. İçinizde `erkek` varsa bana her türlü küfrü edebilirsiniz. Batıya uşaklık yapan solcu geçinen yazarlar, mesleğinize ihanet ediyorsunuz. Dünyanın her yerinde gazeteler halkın hür sesidir. Ülkesi ve `insanlık` adına kutsal bir `meslek` olan gazeteciliği yaparken, insanlığa ve devletinize hizmet edin. Yine diyorum, AK Partili olan Alaattin Çakıcı’nın annesi mezarında hortlasın ! Devletimiz bu zorlu süreçten geçerken, ülkemiz ve Ortadoğu yanıyor. Damarlarında hangi kanı taşıyorsa ülkenin bekası için, hangi etnik gruba mensup olursa olsun gövdesini taşın altına koyan bu devletin asli vatandaşıdır. Tayyip Erdoğan’ı sevmiyorum, sevmek zorunda değilim. Ama devleti sevmek zorundayım. Makamı için kafamı giyotinin altına koyarım. Haber servisinizden hakkımda isimsiz bir `yazı` yazılırsa Allah şahidim olsun o genel müdürü bayıltırım. İsterseniz arkanıza PKK, DKHP-C, `ABD` ajanlarını ve batılı gizli servisleri alın. 64 yaşıma kadar onurumdan taviz vermedim. `Düşünce` eyleme dönüşmediği sürece her düşünceye saygı duyarım. Ergenekon davasında bazı tutuklu `basın` mensupları hatun gibi sessiz kaldı. 4.5 saat orayı ayağa kaldırdım. Haksızlığa karşı direndim. Bu arşivlerinizde mevcuttur. Ben başkaları gibi Tayyip Erdoğan’a biat etmiş `insan` değilim. Bazen birilerini gündeme taşıyorsunuz. Beni o kişiyle karıştırırsanız yanılırsınız ! Temel `insan` hak ve özgürlüklerinden bahsediyorsunuz. 14 hastalığım varken, 5 aydır `Ankara` raporlarımla ilgili dilekçelere cevap vermeyerek bana modern idamı uygulamaktır. Neden sessiz kalıyorsunuz ? Herhangi bir vatan haini terörist veya gazetecinin serbest bırakılması için AİHM’ye ve dünyaya şikayet ediyorsunuz. Yabancı gizli servislere hizmet edenlerin bu aziz devlete ne faydası olur ? Bu yazıyı size yazıyorken ne sayın Tayyip Erdoğan’a, ne hükümete, ne `AKP` mensuplarına ne de Erdoğan ile yol arkadaşlığı yapan kasketliye yalakalık yapmam ! Tarihçi ve gazeteci yalan atıyorsa ne tarihçidir ne de gazetecidir. Bu yazıyı yazan Alaattin Çakıcı yasaları ihlal etmiş olabilir, `otel` kumarhanesi işletmiş olabilir, 27 yıl öncesine kadar tahsilat yapmış olabilir, haram `para` yemiş olabilirim. Faizli ve irinli `para` kazanmadım. İrinli `para` olan uyuşturucu ve `silah` kaçakçılığı yapmadım, kerhane işletmedim, yetim hakkı yemedim. Devleti soyan büyük holding sahiplerinin tepesine bindim. Dünyanın ve Türkiye’nin her yerinde insanlarla bölüştüm. Süt kadar beyaz değilim. Gri karaktere de sahip değilim. Katranlaşmış bir vicdana da sahip değilim. Bu gazetelerde çalışan `ekmek` parasından olmamak için sesini çıkarmayan gazeteciler sözlerimden dolayı lütfen kusura bakmasınlar. Batının güdümündeki patronlarına uşaklık yapanlar benim için onurlarını yitirmişlerdir. Sizin ne olduğunuz belli değil ! Atatürkçüyüm deyip PKK’lıları, geçmişte FETÖ'cüleri savundunuz. 40 yıllık dostum Uğur Dündar gerçek bir Atatürkçüdür, kendisine de ağabey diye hitap ederim. Onunda dışında Allah sizi bildiği gibi yapsın. NOT: Gazetelerinizi takip eden, okuyan hiçbir vatandaşa sözüm yok. Sözlerim `gazete` yöneticilerinedir. Hükümet yanlısı gazetelerin içindeki bazı gazeteciler de yeri geldiğinde PKK’yı savundular barış sürecinde. Yeri geldi toprağı bol olsun rahmetli Hrant Dink’i savunurken Gregoryan mezhebini kabul etmişlerdir. Allah şahidimdir Hrant Dink’e `insan` olarak üzüldüm.” Bu ülkede güvercinler kadar ürkeğim, ama bu ülkede güvercinlere dokunmazlar “ demişti. Bu işi organize eden kişiler genç çocukların milli duygularını kullandılar. Yönlendirenler vatana ihanet etmişlerdir. Ermenilere bu kadar düşman iseler ASALA’nın `Paris` temcilcisi Aratoryan’ın avukatı milletvekilini Fransa’da öldürtseydiler, Türkiye’yi Ermeni- Türk sorunuyla karıştırdıkları gündeme gelen dönem Paris’te, Londra’da, New York’ta Türk düşmanlığı yapan Ermeni lobilerinin liderlerinden birini öldürtseydiler bu genç çocukları yönlendirenlere o `zaman` saygı duyardım. Dünyayı 2.5 defa dolaştım, dünyanın değişik ülkelerinde halka Türkiye özlemi duyan, özleyen yüzlerce Ermeniye rastladım. Örnek veriyorum. Buenos Aires’te Regulata bölgesinde milli basketçi Agop’un otelinin her yerinde Türk bayrağı vardı. Bunu bu millet biliyor mu ? Ama ABD’nin, Fransa’nın, İngiltere ve emperyalist ülkelerin gizli servislerinin bir asırdan beri dünyaya yayılan Ermeni diasporasının Türk Düşmanı olarak bir asırdır bilinçaltılarına işlemektedirler. Türkiye Cumhuriyet’inde yaşayan Ermeni vatandaşlarımız Osmanlı’nın bakiyesinden Aziz Türk Milletine emanet olup özbeöz Türk vatandaşıdırlar. 2 kutuplu medyadaki gazeteciler ya devletlerine sahip çıksınlar, ya savundukları memleketlerde yaşasınlar. Dünya ve Türkiye’deki tüm namuslu gazetecilere arz ederim. 16/02/2017 Alaattin Çakıcı

    16.02.2017 20:37
  • Çakıcı, sayın kamuoyuna saygılarımla

    `Bolu` F `Tipi` Cezaevi'nde bulunan Alaattin Çakıcı "KOAH hastalığım diğer hastalıklarımı tetikliyor.Bir alt makam, bir üst makama bu hastalıklarımı bildirirken kapalı olarak "hastalıktan ölürse sorumlusu `biz` değiliz" demek istiyor." dedi. Çakıcı avukatı aracılığıyla ulaştırdığı mektupta ; Makamınıza ve kamuoyuna saygılarımla... Bir kaç gün evvel şahsınıza bir `yazı` yazmıştım. Siz mi `emir` veriyorsunuz ? Yoksa `Adalet` Bakanı ve Cezaevleri Gn. Müdürleri mi ? Eğer geçmişe yönelik benden  özür diliyorsan Mahkeme-i Kübra'da bile senden özür dilemem. 14 hastalığım raporlarla belli olmasına rağmen Cezaevleri Genel Müdürlüğü ölümcül hastalıklar taşımama rağmen  raporlarımda da beyan edilmiş. KOAH hastalığım diğer hastalıklarımı tetikliyor.Bir alt makam, bir üst makama bu hastalıklarımı bildirirken kapalı olarak "hastalıktan ölürse sorumlusu `biz` değiliz" demek istiyor. Resmen diyemediği için gönderdikleri farklı tarihlerdeki 4 adet `hastalık` durumunu belirten UYAP kayıtlı yazıyı 14.02.2017 tarihine kadar hiçbir cevap verilmediği dile getirilmiştir. Sayın Cumhurbaşkanım;ne siz ne de dünyanın en güçlü insanı kadri mutlak olan Allah (cc)'ın gölgesi değildir. Demek ki; Genel Müdürlere emri siz veriyorsunuz. Artık bu günden sonra hastalıklarımla ilgili Genel Müdürlükten hiçbir talebim olmayacaktır. Daha evvel de yazdığım gibi ölüm Hak `hastalık` bahane. Rabbim Aziz Türk milletini korusun ve yüceltsin. Sizin şahsınıza saygı duymuyorum ama makamınız için kellemi veririm. Rabbim buna şahittir. Aziz Türk milletine ve kamuoyuna saygılarımla arz ederim." dedi Ek olarakta Cumhuriyet Savcılığına gönderdiği dilekçesini ekledi.

    14.02.2017 19:13
  • Alaattin Çakıcı, Rizeliyim diyorsun bizden erkek adam çıkar.

    Bolu'da, F `Tipi` Cezaevinde yaklaşık 8 aydır yatmakta olan Alaattin Çakıcı, akşam saatlerinde KOAH hastalığı nedeniyle geniş güvenlik önlemi altında Abant İzzet Üniversitesi `Tıp` Fakültesi acil servisine kaldırılmıştı. Çakıcı, hastanede yapılan tedavisinin ardından tekrar cezaevine götürülmek için cezaevi aracına giderken, "Allah devletimizin, milletimizin bekasını daim etsin. Allah devletimizi, milletimizi korusun. Dünyada kimseye Allah'tan başka biat etmem. Rabbime biat ederim" şeklinde bağırmış, ama jandarma konuşmasına izin vermemişti. Bunun üzerine uzunca bir mektup yazan Çakıcı " Kasımpaşalı ağır abiye soruyorum; söylenen laf geri alınıp inkar edilir mi?" diye sordu. İşte o ders niteliğindeki uzun mektup; Sayın Cumhur Başkanlığı Makamına Beştepe Ankara Ülkemizin geçirmiş olduğu 15 Temmuz sürecinden sonra geçmişte söylemiş olduğum sözlerin hepsi bana aittir. 15 Temmuz'a kadar ki bütün söylemiş olduğum sözlerim ağzımdan çıkmıştır. Söylenen söz daha evvel de söylediğim gibi geri alınmaz. Çünkü söylenen söz, Allah şahidim olduğu için inkar etmek imansızlıktır. Ama 15 Temmuz'dan sonra size söz verdim, devletin ve milletin bekası için şahsınızla ilgili bir laf kullanmayacağım diye. Bu ülkenin her zerresinde esen rüzgârdan haberiniz var da, değişik `tıp` fakültelerinden almış olduğum kurul raporlarında "%45'in üzerinde yatamaz" bunu defalarca `sosyal medya` da dile getirdim defalarca yayınlandı, 2008'den beri `hastane` ve hapishanelerde iktidarımız döneminde de tezgah kuruldu. Bazı yerlerde kiralık `katil` tutmak kaydıyla Türkiye'nin bazı hastanelerinde de bilinçli yanlış uygulamalarla öldürülmek istendim. Beş yıl sizin de geçirdiğiniz rahatsızlığı, `hastane` ve cezaevinde benden 5 yıl boyunca gizlediler. 14 hastalığım `sağlık` kurulu raporlarıyla tespit edilmesine rağmen, hastanelerde tedavi edilmedim. Bilinçli halde hastanelere yatırılmadım. Bazı fakülteler de profesörlerden raporlar alındı. Yatırılmayacak diye. Edirne'de emri veren savcı karısı ile birlikte FETÖ suçundan Silivri Cezaevi'nde yatmaktadır. İstanbul'da 3,5 saat, kronik KOAH hastası olmama rağmen cezaevi aracından indirilmedim. Hiçbir `doktor` beni tedavi etmedi. Hastaneden içeri alınmama engel olundu. Beş ay evvel `Adana` Araştırma Hastanesinin vermiş olduğu iki rapora biannen yeniden İzzet Baysal `tıp` Fakültesi'ne gittim tedavi için. Yapılan `test` Sonucu %45- 50 nem oranının üzerinde yatamaz, Bolu'nun kirli havası, yıllık nem oranı %75. Buna cevap gelmeyince, havalar ve nem oranı yükselince İzzet Baysal hastanesi muayenem neticesinde beş doktorun imzasıyla, nem oranı ve hava kirliliği çok olduğundan, cezaevi bitişiğinde Çimento fabrikası olmasından dolayı diğer hastalıklarımı tetikleyip bazı hastalıklarımı etkilediği raporlarında bellidir. KOAH ile ilgili birinci raporuma cevap gelmedi, bu ikinci raporumu `Adalet` Bakanlığı `Ceza` evleri Genel Müdürlüğü raporumda beş imzalı KOAH ile ilgili birim imzalı kurulu raporunda "Bolu `Bolu` F tipi'nde yapması `sağlık` açısından önem taşır" denilmişti. Sayın Cumhurbaşkanım, hastalıklarımda ilgili siz mi? `Adalet` Bakanı mı? Genel Müdür m?ü `emir` veriyorsunuz? Yıllardır bana yapılan yolsuzluk arkasında cezaevi müdürleri (Bolu Savcısı'nın dışında) hep seni hedef gösterdi. Rizeliyim diyorsun `biz` eden `erkek` adam çıkar. Amacın geçmişteki, sizinle ilgili söylediğim sözlerse, kinini yok edemeyen başkan seçilirse, referandumda `adalet` terazisi yeni geçmişle ön yargılı düşman gibi gördüğün insanlara, Hazreti Ömer'e esinlenerek mi uygulayacaksın yoksa, nefsinle mi? Bu soruyu sormak benim hakkım. Ömrümce makamınıza laf etmedim. Ama iktidarımız dönemindeki yanlışları hep tenkit ettim. Bazen de bilerek, çizmeyi aşarak, bu sözlerim ne makamınıza ne de şahsınıza hakaret değil. Ne kadar güçlü olursan ol, hiç kimse Allah'tan ne büyüktür ne de güçlüdür. Bundan günlerce evel bir cümle kullanmıştım. Referandumda evet çıkarsa bir kral gibi değil sekizinci Emevi halifesi Ömer Binabdül Aziz gibi, milletin hizmetkarı olur. Cennet `mekan` sultan Abdülhamithan hazretlerinin milletiyle ve daveti ile uyum içerisinde Osmanlı'nın çöküş döneminde bir dahi olduğunu dile getiriyorsunuz. Evet, benim için çağ açıp çağ kapatan Fatih'ten Yavuz'dan doğma Kanuni'den de ve Osmanlı'nın tüm hükümdarları içerisindeki en özel insandır. Acaba senin içinde öyle midir? TRT'de filmini çektirme ekle bu işler olmuyor. Siz ne bir Fatih ne bir Yavuz ne bir Kanuni ne bir Sultan Abdülhamithan olabilir misiniz. Ne bir cumhuriyetin kurucu kadro lideri Gazi `Mustafa Kemal Atatürk` gibi olacağınızı mı zannediyorsunuz? Büyük olmanın temelinde, `adalet,` şefkat, merhamet, erdem ve her türlü `din` ve etnik mozaiğe, devletimize hainlik yapmadığı sürece eşit mesafede adaleti, El halk adına adı adil olmasını istersen, o `zaman` bu millet geçmişteki bütün doğru ve yahut hissi davranışları unutur sizi yüreğine basar. Dinimizin temelinde geçmişte yaptıkları için kalbi tövbe etti, Allah'ta tövbesini kabul ederse şahsınıza ne düşünürlerse düşünsünler önemli değil. Tövbenizi kabul eden Rabbimin vermiş olduğu karar doğrudur. Bilirsiniz, Ebulehep, Ebu cehil, Mekke'nin ileri gelen putperestleri, efendimizi öldürmek için `namus` sözü veriyor. Devrin en cesur insanlarından biri ve de en öfkeli olan,e efendimizden 10 yaş küçük olan Hz. Ömer, Peygamerimizi öldürmek için, `namus` sözü veriyor. Mekke'nin önde gelen bu putperestlerine yolda giderken birine rastlıyor. "Hayırdır Ömer böyle hiddetli hiddetli nereye gidiyorsun." "İman etmediği için Muhammet'i öldürmeye gidiyorum" diyor. "Kardeşin iman etti, ona niye gitmiyorsun" diyor. Daha sonra Ömer kardeşinin evine gidiyor ve kuran sesini duyuyor. Rabbim bir ışık koyarak kalbine "bu okuduğunuz nedir "diyor ve tekrar okumalarını söylüyor. Sureyi dinledikten sonra Allah'ın rahmet rüzgârı bütün benliğini sarıyor. Ağlayarak efendimizin bulunduğu yere yöneliyor. O orada Hazreti Ali kılıcını çekiyor. "Geleceği varsa göreceği var" diyor. Efendimiz Hazreti `Ali\'ye` "otur" diyor. "Niyeti kötü değil." Huzura geldiği gibi diz çöküp kelimeyi şahadet getiriyor. Kaç kişi olduklarını soruyor. Toplamda 70 kişi cevabını alınca "Kabeye gidip ibadet edelim" diyor. Geçmişi putperest olan, bir sürü `suç` işleyen, adaleti ile hem halifelik döneminde, hem günümüzde batılı oryantalistler, dört halife döneminde Hazreti Ömer biyografisini araştırırken adaletin timsali olduğunu günümüzde bile dürüst oryantalistler dile getirmektedir. Siz ve bazı bakanlarınız, Fıratın kenarında bir kuzuyu kurt parçalarsa, parçalanmasına sebep olduğundan dolayı önlem almadığı için Hazreti Ömer'in adaletine gölge düşürdüğümün ifadesidir söylemlerini aziz milletimizin önünde `medya` ve basından milletimiz bilmektedir. İşte size `adalet` kavramı ile ilgili ölçü, Hazreti Ömer'in adaleti gibi olunuz. Bazen ağzınızla aziz Türk milletine, `medya` önündeki konuşmalarınızda, nefis taşıyorum geçmişte "benim de hatalarım olmuştur"diye defalarca dile getirdiniz. Hazreti Ömer hazretlerinin kalbi bir tövbeleri ile bütün günahlarını silen Rabbim, kendisini şehitlik mertebesi ile onurlandırıp ayrıca Aşere-i Mübeşserinin on insanından biri olarak taltif etmiştir. Geçmişinizle ilgili kalbi tövbe etmişseniz, Rabbimin katında kabul olmuşsa, `dünya` size, `savaş` çıksa hiç önemli değil. Arkanızda yüceler yücesi Rabbim vardır. Allah'a teslim olmuş bir `insan` tüm `dünya` toplumları yaratılmış her mahlukattan korkmaz. Sahibi Allah'tır. Ölüm haktır. Ölüm şekli bahanedir. Şimdi size soruyorum, sizden af bekleyen, buradan havası daha temiz daha kuru, kirli olmayan bir yere gitmemen için siz mi `emir` verdiniz. Yukarıda söylediğim Karadeniz'in genelinden yiğit çıkar. Yiğit adamsan Sayın Recep Tayyip olarak, `adalet` bakanına, genel müdürüne, Alaattin Çakıcı'nın hastalığı ile ilgilenilmeyecek. Bu benim emrimdir. Sözlü veya yazılı `emir` vermek dürüstlüğün gereğidir. Kaçak güreşme, haberim yok demek, `insanlık` değil. Ne yaptığım `Bolu` F tipi'nde Türkiye'nin hiçbir yerinde can güvenliğimle ilgili hiç savunmam yoktur. Yüreği yeten canımı alabilir. Dünyada kafasına koyup da öldüremeyeceği hiçbir `insan` yoktur. Bu sözü kendim için söz söylüyorum. İsteyen dener. Bunlardan haberim yok demek `savaş` halindeki bir komutana yakışmaz. Türkiye Cumhuriyeti devleti `savaş` halindeyse size baş komutan gözüyle bakarım. `Savaş` bittikten sonra size bağlı olması rağmen benim için bir ülkede Silahlı Kuvvetlerin en başında olan Genelkurmay Başkanı benim için başkomutandır. Bu canın sahibi Rabbimdir. Onun emriyle Ana karnında büyüdük. Onun emriyle dünyada ilk adımı attık. Onun emriyle verilmiş emri ile yaşarız. Onun emriyle süre bittiği an tüm mahlukat mutlaka ona dönecektir. Hiç kimse Rabbimin yeryüzündeki gölgesi değildir. Bu aziz dinimizin ana direğidir. Kötülüğün merkezi olan Vatikan'da kardinaller topluluğunda, topluluğunun başındaki Papa kendini yer yüzünde, Allah'ın vekili kabul ediyor. Bu mektubu sana yazan Alaattin Çakıcı tüm inançlara saygı duyan, ne Hristiyandır ne müsevi, ne Bahai dinine mensup, ne Hindu, ne Budist ne `eski` Pagan ne de Zerdüşt değildir. Allaha teslim olmuş İslam dinine mensup olan bir Müslüman'dır. Bunlardan haberin yoksa `Adalet` Bakanı ve Genel Müdürün tavrında lütfen sözlerinden dolayı kusura bakmayın. Ama bu "kusura bakma" lafını yalakalık olsun diye yazmıyorum yazmamda. Sizin emrinizde yıllardır bu uygulamalar yapılıyorsa size saygı duyan Alaattin Çakıcı'nın anası mezarından hortlasın. Elinizden ne geliyorsa yapmıyorsanız, beni "One munit" deyip te o siyonist masonlarıyla karıştırmayın. Onlara beş yıl dünyanın her yerinde gürledim. Ama şu anda kanka oldunuz. Doğrudur devletin milli çıkarları vardır. Demek ki yaşadığımız çağda uluslararası `ilişkiler,` milli çıkarlar için "Ümmet" lafı sözde boşlukta kalıyormuş. Ben gücün sahibi olan Allahtan hiç kimse başka hiç kimseye biat etmedim. Ve ömrümün son nefesine kadar biat etmem. Sadakatim milletimize ve devletimedir. Bir mümin gücün sahibi ise büyük bir devleti yönetiyorsa hala nefsinin esiri ise, makamı büyük olabilir. İnsanlar dini açıdan yönlendirilebilir. Hatip oluşundan etkileyebilir. Şansı yüzüne güldüğünde ülkesinde muvaffak olabilir. Nefis yenenin milletine hizmet edenin ve hizmetkarı olanın `dünya` düşman olsa bile Cenabı Allah ona yeter. Saygılarımla makamınıza ve şahsınıza arz ederim. Bu benim son kullandığın cümle, devlete olan `sevda` sadakatimdendi. Yoksa size yalakalığından değil. Nefsini yenemiyor bana ve `aile` üyelerime her türlü kötülüğü yapabilirsin. Hiçte önemli değil. Hani diyorsun ya kefenimle dolaşıyorum.12 Eylül'de `ceza` yatmadın. Sen ve `Abdullah Gül,` İhtilal de metriste çok kısa süreli gözaltında bulunup bırakıldınız. Ama bir şiirden dolayı üç ay hapis cezası aldınız. Bir de G 20 toplantılarında Türkiye'de her seçimlerde Türk adaletine hem uluslararası hem yurt içinde yerden yere vurduğunuz. Türk adaleti sizi `Siirt` milletvekili istifa ettikten sonra milletvekili seçti Şu anda bulunmuş olduğunuz konuma getiren yerden yere vurduğunuz Türk adaletidir. İnşallah Allaha ve millete vermiş olduğunuz sözü tutarsınız. Adalet kavramını ve bağımsızlığını yasalarla güvence altına alıp Türkiye'de yaşayan Müslim ve gayrimüslim her etnik grupta olan, bunların içerisinde hainlik yapmadığı sürece devletin bekası için canlarına ortaya koyacaksa her bireye eşit davranırsınız.5000 yıllık Türk tarihinde yerinizi o `zaman` alırsınız. Sayın cumhurbaşkanımız, `insan` yaşamı makam ve mevki ileri baki değildir. Ahiret gününde mahkemeyi kübrada her canlı ölümü mutlaka tadacaktır. İnsanlar cennete inanmayanlar cehennemde yerini alacaktır. Lütfen yaşadığınız `evren` ahiretin ön bahçesidir. Burada pozitif ve negatif ne ekmişsek levyhi mahfuzda kayıt altına alınmıştır. Bir imam hatipli olarak bir devlet adamı olarak bunu en iyi bilenlerdensiniz. Artık şeytan ve nefsizle girdiğiniz savaşı, ayaklarınızın altına alın. Bunu yaptığınızda 80 milyon sizi yalnız bırakmayacaktır. İslam'ın son kalesi Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Adil ve adaletli olursanız tamamen insanlığı yitirmiş her şeyi maddeleştirmiş olan, ahlakını erozyona uğrattığı emperyalist üst akıl belli belirli bir `zaman` süreci içerisinde gücünü kaybederek, sömürdüğü hatlara bu aziz milletin adil ve adaletli davranışı onlara örnek olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti sadece İslam'ın değil insanlığın son kalesidir. Rabbim sizi yolunuzu hak katında doğruysa yar ve yardımcınız olsun. Bu aziz millete sizi azlı asla bırakmasın. Makamınıza saygılarımla arz ederim. Not: Kronik KOAH'dan dolayı İzzet Baykal `Tıp` fakültesi ve kaldırıldım. Çıkışta `basın` mensuplarına şöyle dedim "Allah devletimizin ve milletimizin bekasını daim etsin. Allah devletimizi ve milletimizi korusun." Arabaya binerken de dünyada kimseye Allah'tan başka biat etmedim. Rabbime biat ederim." Şeklinde konuştum bunun dışında başka bir cümle ağzımdan çıkmamıştır. Yakın arkadaşım Üzeyir Çakmaktaş sağlığımda ilgili beni korumak ve yapılan haksızlığı dile getirmek için "hükümetle aramıza bozmak istiyorlar" Cümlesini kullanmıştır ben daha evvel defalarca dile getirdim hiçbir partiye mensup değilim. Ezelden ebede kadar ülkücü olduğumu ifade etmiştim. Benim partimin amblemi devletin bizim bayrağı olan hilal ve yıldızdır. Aziz Türk milletine, devletin bekası için gerçek manada tüm etnik gruplara, `din` ve vicdan özgürlüğüne, `insan` haklarına, hukukun herkese eşit davrandığı Türkiye cumhuriyeti Vatandaşı olarak namuslu hükümete saygı duyuyorum. Bu kriterlere uymayan hiçbir hükümete saygı duymam. Bu hükümet 13 yıldır bana her türlü kötülüğü yapmasına rağmen, Devletimizin bekası için 15 Temmuz'dan sonra sayın Tayyip Erdoğan'ın dik duruşundan dolayı kendilerine birkaç kez teşekkür ettim. Bu teşekkür ona asla yalakalık yapmak için değildir. Şu anda Türkiye'nin en güçlü insanıdır. Yanlışını sonu ölümde olsa tenkit ederim. Doğru söylediği devletin bekası için gövdemi ateşin altına bile koyarım. Ama onun şahsi için değil Türkiye cumhuriyeti devletinin bekası için. Sayın kamuoyu; Nottan evvelki yazmış olduğum `yazı` Cuma günü kalemi aldırdığım yazdır. Nottan sonraki `yazı` hastaneye çıktıktan sonra sosyal medyada hükümetle arami bozmak istiyorlar bu `yazı` ondan sonra kaleme alınmıştır. Ömrümde ne lafımı değiştirdim ne de attığım adımı geri aldım. Bir `erkek` veyahut onurlu bir `insan` söylediği söze Allah şahit olmuşsa o lafı inkar etmek Allah'a imansızlıktır. Kasımpaşalı ağır abiye soruyorum; söylenen laf geri alınıp inkar edilir mi? Bir de kendisi, şapkalı, ayak ayak üzerine atmış, sigarasına azlık takarak bir bitirimle mi `kader` arkadaşlığı yapıyor. Kasımpaşalı ağır abi, sen milleti arkana almışsın, yolun Allah katında doğruysa millete verdiğim sözü tutacaksan sahibin Allah'tır. Bu millette senin arkandadır. Senin kasketli bitirimlere ihtiyacın yok. Saygılarımla Alattin Çakıcı

    12.02.2017 12:19
  • Bolu'da, F `Tipi` Cezaevinde yaklaşık 8 aydır yatmakta olan Alaattin Çakıcı, akşam saatlerinde KOAH hastalığı nedeniyle geniş güvenlik önlemi altında Abant İzzet Üniversitesi `Tıp` Fakültesi acil servisine kaldırıldı. Çakıcı, hastanede yapılan tedavisinin ardından tekrar cezaevine götürülmek için cezaevi aracına giderken, "Allah devletimizin, milletimizin bekasını daim etsin. Allah devletimizi, milletimizi korusun. Dünyada kimseye Allah'tan başka biat etmem. Rabbime biat ederim" şeklinde konuştu. Arkadaşı aracılığıyla notunu iletti Alaattin Çakıcı'nın notunu `basın` mensuplarına ileten arkadaşı Üzeyir Çakmaktaş yaptığı açıklamada, "Alaattin bey ileri derecede KOAH hastasıdır. Bolu'nun yüzde 75 nem oranında yatamayacağına dair raporlar vardır. Ancak düzenlenen heyet raporları bakanlığa sevk edilmemiş. Müdür tarafından bir şekilde engellenmiş. Alaattin bey bunda bir kasıt arıyor. Normalde bir üst yazıyla bakanlığa yazının sevk edilmesi gerekir. `Adalet` Bakanlığı da buna göre işlem yapsın. Nem oranının bir yere sevkini gerçekleştirsin. Hükümetle aramı bozmak için, beni hükümete karşı kışkırtmak için arada birileri provokasyon yapıyor değerlendirmesi yaptı şu an için" dedi.

    11.02.2017 20:33
  • Alaattin Çakıcı, Hayır ve Şer Allahtan'dır!

    Bu açıklamasında, “Devletin uyguladığı politikayı toplumdaki her bireyin bilmesi mümkün değildir” diyen Çakıcı, benim teslimiyetim Allah’adır dedi. İşte o mektup : Aziz Türk Milletine, Türkiye Cumhuriyeti Kamuoyuna saygılarımla arz ederim. Ahmet Türk’ün tahliyesiyle ilgili sosyal medyanın bana gösterdiği ilgiye tek tek teşekkür ederim. Bakara Suresi 197. Ayette Rabbim diyor ki “Erdemli `olmak` sola sağa dönmek değildir.” Rabbimin vermiş olduğu rızıklardan anneye, babaya, komşuya, `din` ve inancı ne olursa olsun yolda kalmış olana yardım etmek Rabbimin emridir. Aynı surede derki; “Biz bazen kullarımızın rızkını kısarız, onları imtihan ederiz.” Rabbine şükreden her türlü `zorluk` karşısında, namazı da doğru kılanlar işte onlar sözlerine sadık erdemli insanlardır.” Ahmet Türk’ün dedesi 1. `Dünya` Harbi ve bitiminde İngilizlerle kahramanca savaştığı devlet arşivlerinde mevcuttur. Ama aynı soydan gelen insanlar içinde `düşünce` farklılığı olabilir. Bir `insan` T.C. Devletini namusu kadar koruyacak, iffeti kadar sahip çıkacak ama mensup olduğu kimliğinden de her etnik kimlik sahibi de onur duymalıdır. Derken her etnik gruba mensup T.C. Devleti vatandaşıysa devletin bekası namusu kadar önemli olmalıdır. İnancımızın gereği hasta insana devlet `baba` ise yardımcı `olmak` zorundadır. Devlet `baba` çocukları arasında üvey evlatmış gibi bakmak, bir yerlerde yanlışlık var demektir. Hayatım boyunca biatım ve teslimiyetim Cenabı Allaha’dır. Sadakatim milletim ve devletimedir. Başka milletlere saygı, `kendi` milletime de itina ve özen göstermek namusum kadar da önemlidir. T.C. Devletine etnik kökeni ne olursa olsun; ister Türk, ister Kürt, ister Boşnak, ister Laz, ister Gürcü, devletin temeline dinamit koyup parçalamak istiyorsa; halkı, polisi, asker katledenler, onlar benim için onursuz ve şerefsizdir.Hain her etnik gruptan çıkar, beninde sütü bozukluk varsa! Ahmet Türk hasta ise gerçek anlamda devlet görevini yapmıştır. Benim 14 hastalığım var, hepsi kurul raporları ile sabittir. Adli `Tıp` Uzmanı imzasının da olduğu bu raporlara sığınıp değil Türkiye’de, dünyanın hiçbir yerinde hastalığımda ilgili tahliye talebinde asla bulunmam. İnancımıza göre “Hayır ve şer Allah’tandır.” İnsan ölümcül hastalığa yakalandığı an nefis kaynaklı şer olarak bilirse o Rabbimin gücüne gider. Allahtan gelene şükredersen şer bile sonunu hayra bağlar. Sosyal medyada beni savunanlara kalbi teşekkür eder, Rabbimin rahmeti ve bereketi sevenlerimin ve aziz milletimizin üzerine olsun. Not: Devletin uyguladığı politikayı toplumdaki her bireyin bilmesi mümkün değildir. Belki de Ahmet Türk Ortadoğu’da gelişen son olaylarda Türkiye’deki kitlesel katliamlardan ötürü vatandaşı olduğu devlete bakış açısı olumlu bir şekilde değişmişte olabilir. Bu bir varsayımdır. Tüm insanların gerçek düşüncelerini, gizledikleri ve sakladıklarını gelecek `zaman` diliminde olacakları bir tek yüceler yücesi Rabbim bilir. Saygılarımla Alattin Çakıcı 06-02-2017

    06.02.2017 15:50
  • Vatan Sevdalısı Alaattin Çakıcı'ya Adalet.

    HAKKINDA YÜRÜTÜLEN TERÖR SORUŞTURMASI KAPSAMINDA TUTUKLANAN `ESKI` `MARDIN` BÜYÜKŞEHIR BELEDIYE BAŞKANI AHMET TÜRK'ÜN `MHP` GENEL BAŞKANI DEVLET BAHÇELI'NIN ISTEĞI VE ADLI KONTROL ŞARTIYLA SERBEST BIRAKILMASINA KARAR VERILDI. Genel - 2017-02-04 11:05:31 İçişleri Bakanlığınca 17 Kasım'da görevden uzaklaştırılan ve `Mardin` Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen `terör` soruşturması çerçevesinde tutuklanan Ahmet Türk'ün avukatları tutuksuz yargılanması için `Mardin` Nöbetçi Sulh `Ceza` Hakimliğine başvurdu. Sağlık sorunları nedeniyle daha önce tutuksuz yargılanması için çağrılar yapılan ve son olarak İstanbul Adli `tıp` Kurumu’na gönderilen Ahmet Türk için Adli `Tıp` kurumunun, ‘Cezaevinde kalabilir’ raporu bugün `Mardin` Adliyesi’ne gönderildi. Ahmet Türk’ün avukatları, tahliye edilmesi için Sulh `Ceza` Hakimliğine başvurdu. Tahliye talebini değerlendiren Sulh `Ceza` Hakimliği, `Elazığ` Cezaevi’nde bulunan Ahmet Türk’ün tahliyesine karar verdi. Terör destekçisi olduğu aşikar olan elinde Mehmetçik kanı olan Ahmet Türk, hastalığı sebebi ile çıkabiliyor ama Alaattin Çakıcı rahatsızlığından dolayı `hastane` raporları olmasına rağmen gerekli koşullar neden sağlanmıyor? Vatanı ve ülkesi için, her şeyi göze almasına rağmen ve babasını, amcasının oğlunu şehit veren bir vatansever olan Çakıcı neden tahliye edilmiyor.? Elinde raporları olan, bir çok defa girimde bulunan Alaattin Çakıcı neden tahliye edilmiyor. Adalet kefeleri o kadar dengesiz çalışıyor ki; bırakın tahliye edilmeyi, hastaneye yollana Çakıcı "Yer yok" bahanesiyle saatlerce `araç` içerisinde bekletildikten sonra geri yollanıyor. Unutmayalım ALLAH var!

    04.02.2017 16:34
  • Sayfa :

    Hakkında

    Haberself.com herkesin haber ekleyebileceği bir haber altyapı sitesidir. Bu haber sitesinin aynısını oluşturabilirsiniz. Haberself türkiyenin viral haber merkezi. Haber Eklemek İçin Tıkla. tıkla.